YAŞAM

Ramazanın Beslenmemize Öğrettikleri

Biyokimya ve metabolizma uzmanı Doç. Dr. Zafer Yönden beslenme önerilerinde bulundu.

 

“EKMEK O KADARDA TÜKELİTİLMESİ GEREKEN BİR BESİN DEĞİLMİŞ”

“Yemek hazırlığı ve tüketimi ayrı bir özen göstermeyle çok daha güzel bir hale gelebiliyormuş. Ne kadar çok çeşit varmış tüketilebilecek. Ekmek köleliğimiz aslında sosyo-kültürel kötü bir alışkanlıkmış. Çeşitli ve doyurucu olunca öğünler; o kadar da tüketilmesi gereken bir besin değilmiş ekmek. Biraz daha yağlı ve proteinli tükettiğimizde aslında çok daha uzun süreler aç kalabiliyormuşuz. Sabah 8 de kahvaltı yapan birisinin aslında 12-13 gibi acıkması ’’ellerinin titremesi ‘’ çok da normal bir durum değilmiş. Biraz boşa vakit harcamak biraz besinliği tartışmalı madde tüketimiymiş!  Ekmekle ve diğer buğday ürünlerinin günde en az üç kez tüketilmesi değişik bir çeşit Madde bağımlılığıymış aslında. Gluten bağımlılığı. Biraz daha ileri gidersek glutenomorfin bağımlılığı. Ramazanda bağırsaklarımızı azıcık dinlendirmemiz hem kilolarımıza hem bağışıklık sistemimize iyi geliyormuş onu gördük. Sıvı gıda tüketiminin ne kadar hayati ve gerekli olduğunu gördük. Kısaca bir metabolik terbiye olma sürecinden geçtik aslında farkında olmadan. Ama bu durumlara yakından bakıp bu metabolik terbiye olma sürecimizi yılımızın tüm aylarına, ömrümüzün tüm yaşlarına yaymasak aldığımız bu eğitim havada kalmış olacaktır. Mezun olduğumuz üniversitenin diplomasını gururla duvara asıp başka bir iş yaparak hayatımızı sürdürürken ara sıra diplomamızı uzaktan seyretmek gibi. Tabi ki mezun olmak güzel ama aldığımız diplomayla uzun yıllar iş yapmak en güzeli. Bayram gelince diplomanızı duvarı asmayın sadece bilgilerinizi hayatınıza kalıcı uygulayın. Peki, neymiş bu kısacık zaman diliminde öğrendiğimiz ama bir ömür bizim işimize yarayacak metabolik öğretiler. Yakından bakalım.  Az ve sık sık beslenmek metabolizmamıza yapacağımız en büyük kötülüklerden biridir. Neden mi? Çünkü insanoğlu böyle bir beslenme şekline sadece annesini emerek beslendiği zamanlarda ihtiyaç duyar. Kendi besinini seçme ve tüketme özgürlüğüne henüz sahip olmayan inan beslenmesinde annesine tabidir. Yaşamanın bu zamanlarında karaciğeri henüz yeterli metabolik olgunluğa ulaşmadığı için sık sık beslenmek zorundadır. Kan glikoz (şeker) seviyesi belirli bir aralıkta sürekli tutulmak zorundadır çünkü kırmızı kan hücreleri gibi enerjisini sadece glikozdan elde edebilen hücrelerimiz aç kalmamalıdır. Bu yüzden karaciğer kana sürekli glukoz verir ve süreklilik sağlanır. Bebeklik çağında karaciğer glikojen depoları yeterli olgunlukta olmadığı için bebekler daha sık aralıklarda beslenmek zorundadır. Ama böyle bir zorunluluk yaşamın ilerleyen yıllarında ortadan kalkar ve ergenlikten sonra insanlar artık daha geniş zaman aralıklarında beslenmek için yeterli metabolik olgunluğa ulaşır. Ama bunu fark edemez bazen şeker sarhoşluğundan ve sık sık beslenmek gibi kötü bir beslenme şekli geliştirir. Sabah 8 akşam beş arasında 3 öğün beslenme gibi kötü bir sosyal alışkanlık geliştirir. Hatta öğünlerini hem miktar olarak çok hem de glisemik indexi yüksek besinlerden oluşturarak çok kötü bir beslenme şekli oluşturur. Bu durum susuzluğu gidermek için tuzlu su içmeye benzer. İçtikçe susarsınız!!! Hele ki ara öğün tuhaflığını az az ve sık sık yaparsanız hiç gitmez açlığınız. Kan şekerini ani olarak yükseltir bir daha bir daha pankreasınıza insülin salgılatıp vücudunuzu sürekli depolama fazına sokarsınız. Yedikleriniz çoksa yağ olarak o şekerleri depolatırsınız, azsa sürekli kendinizi aç bırakır günün birinde elinizdeki diyet listelerinin hepsine lanet okursunuz. Doğrusunu Ramazan öğretti. Aralıklı ama dengeli beslenmek en iyisi ve  bunu yapabilmek mümkün. Karaciğeriniz size gerek olan glikozu glikojenini yıkarak size veriyor. Siz araya bir şeyler sıkıştırmazsanız kan şekeri düşme olayını yani açlığı bir daha bir daha yaşamıyor. Beslenme aralığının ideali- kişisel değişkenler ve bazı metabolik hastalıkları istisna bırakmak şartıyla- 5-8 saattir erişkin insanlarda.  Bayram sabahındaki çılgın kahvaltılardan sonra her ziyarette önümüze koyulan tatlıları tüketmek bir daha bir daha insülin salgılatıp metabolizmayı depolama fazına sokarken bizi acıktıracaktır. Azıcık incelen bellimiz veya azalan kilolarımız gittikleri gibi geri gelecektir. Özetle beslenme aralığımızı 5-8 saat bandında tutalım. Glisemik indeksi yüksek (kan şekerini ani yükselten) şekerli besinler (fast food tarzı, bol karbonhidratlı ekmek patates pirinç makarna vb. yiyecekler ve gazlı içecekler) ile öğünlerimizi geçiştirmeyelim. Ara öğün yanlışına düşmeyelim. Buna glisemik indeksi yüksek meyveleri tüketmekte dâhil. Doğru ve dengeli beslenme bir ay değil 12 ay lazım bizlere. Anı kurtarmak için değil bir ömür mutlu ve sağlıklı beslenmek için öğün yapalım. Sadece midenizi değil beyninizi de doyurun”

 
 

Başa dön tuşu